Flörtöz mizacından doğan kötürüm sömürüsü
Libidoyu sanata kanalize ettik elhamdülillah
Saçının teli olsun sırat köprüsü
Çökerse kahrolayım
Seni seviyorum Allah'ım beni cennetine al
Huri istemem,yanımda getiririm
Komikli şiirdir bu haydi breh
Yosmam kollarını aç da gel breh breh
Post modern erotizm akımı
Dantelinin deneysel tadımı
Şarabından aheste süzülür sen iste
Sürrealistiz elhamdülillah
Azer baba söylesin
Şairler de hovarda olur,bilirsin
Efendi çocuklar yallah Norveç'e
Bütün erkekler aynıyız elhamdülillah
Teoman'ın askeriyim
Yol ver Gala'm
Yol ver Dali'ye gidelim
Sürrealistiz elhamdülillah
Mert Topuz
Bu Blogda Ara
1 Ağustos 2017 Salı
Depresif Şiir
Bıktım illüzyonlardan
Yalnızlıktan korkmaya başladım
Alışkanlıklarımdan yoruldum
Öylesinelerden tillahi bıktım
Neyse sizi de sıktım
Geçer
Bir kedi alayım diyorum
Bir de altılı shot bardağı
Çiçekciye borcumu da öderim bu işler çözülür
Zaman geçmiyor geçiştiriliyor
İlaç?
Teşekkür ederim,nasılsa geçer
Nasılsa geçer?
Bilmiyorum
Mert Topuz
Mert Topuz
25 Temmuz 2017 Salı
Ben Çetrefil Bugün Biraz Doluyum
Ölümden korkmayan bir insanı yenemezsiniz
Kendisinden memnun olan bir insanı yenemezsiniz
Acizliğin arkasına sığınıp aman kimse bana dokunmasın demeyen kavgasını ringin tam ortasında veren bir insanı yenemezsiniz
Canından vazgeçen bir insanı yenemezsiniz
Yaşama sevincini ölümün bilinmezliğinden almayan bir insanı yenemezsiniz
Ömrü boyunca bir odada tek başına yaşamaya razı gelebilecek bir insanı yenemezsiniz
Umursamazlık dahi başkalarının varlığına dair bir tavırdır.Umursamaz değil de kayıtsız kalabilen bir insanı yenemezsiniz.
Hayatın anlamını, dünyaya geliş sebebini bulmuş,her sabah uyandığında çırılçıplak yalnız olsa dahi mutlu olabilen bir insanı yenemezsiniz
Hata yaptığında öğreneceğini bilen bir insanı yenemezsiniz
Sadece kendisine karşı sorumluluk duyan bir insanı yenemezsiniz
Kendi isteklerinden bile özgürleşmeye çalışan bir insanı yenemezsiniz
Duyguların bir illüzyondan ibaret olduğunu bilen bir insanı yenemezsiniz
Gerçekliği elinin tersiyle itmiş ve elinde olsa bitkisel hayatta yaşayabilecek bir insanı yenemezsiniz
Dünyanın bütün acılarını anlayıp emeklerinin boşa gitmesi ihtimalini de göze alarak hala çabalamaya devam eden bir insanı yenemezsiniz
Babası ölmüş gibi yaşayan bir insanı yenemezsiniz
Bütün anlamlardan vazgeçip varlığının bütünüyle saçmalayabilen bir insanı yenemezsiniz
Hayatta kaybedecek bir şeyi kalmayan değil de kazanacaklarını göz ardı edebilen bir insanı yenemezsiniz
Bencilliğe sığınmayıp hiç bir çıkar gözetmeksizin kendini dünyaya adamış bir insanı yenemezsiniz
Dünyada çatışma halinde olan ne kadar zıt kutup varsa hepsini birden kucaklayan bir insanı yenemezsiniz
Değerli arkadaşlar, siz beni yenemezsiniz.
Ben çetrefil.
Çatışmanın, çelişkinin ve diyalektiğin oğluyum.
Ankara havalarını çok severim. Mütevazi insanlardan hoşlanmam. Doğdum, öldüm, büyüyorum.
15 Temmuz 2017 Cumartesi
Kurban Edilen Bahar
Miras kalmış bir radyoda
Selasetin hamasetini yorumlarken
Baş kaldırmış üvey evlat gibi babasına
Birey olma derdinde düşmüş,
Yastık kılıfı geçirilmiş bütün ideolojiler
İspirtomuz gırtlaktan güruhlu
Datif tonda örülen intihar halatları
İki bobin pelerin
Gerisi allah kerim.
Mert Topuz (2017)
Selasetin hamasetini yorumlarken
Baş kaldırmış üvey evlat gibi babasına
Birey olma derdinde düşmüş,
Yastık kılıfı geçirilmiş bütün ideolojiler
İspirtomuz gırtlaktan güruhlu
Datif tonda örülen intihar halatları
İki bobin pelerin
Gerisi allah kerim.
Mert Topuz (2017)
24 Haziran 2017 Cumartesi
Mezarlıktaki Ayyaş Kuşun Dramı
- mezarlıktaki ağaçlarında yalnız başlarına ölmüş bütün ayyaş kuşlara adanmıştır...
Çocuk parklarında ve mezarlık ziyaretlerinde sigara içilmez. Çocuklara değil,çocuksuluğa ayıp.Kışın soğukta ağzından duman çıkınca sigara içtiğini sanan müptezel çocukların sayısı giderek artıyor.Ve ölülere değil, ağaçlara ayıp.Fotosentezle sigaraya başlayan ağaçların sayısını bir bilseniz.
Kuşlar yem atacağınızı anladıklarında heyecanla kanat çırpıp ta gözlerinizin içine bakarlar, işte o zamanlarda da sigara içilmez. Parmaklarınızdaki koku kuşların ağzına siner. Kuşlara değil, yalnızlıklarına ayıp.Öpüşmelerden mahrum kalan kuşların hesabını kim verecek ?
Ayrıca çocuk parklarında ve mezarlık ziyaretlerinde ölünmez. Kuşlar gözlerinizin içine bakarken de ölünmez. Yahu zaten dünyada bu kadar acı varken ölünmez! Ancak şu da var ki gecenin bir köründe çocukları,ölüleri,kuşları ve sigara içmenin ve ölmenin kaidelerini düşünerek de yaşanmaz!
Nasıl olacak bu işler ? Hişşş sakin,sakin...Ne demiş şair " Hayat kısa,kuşlara benden bira." Bu işler böyle olur.Güzel olur.
Kafamız bu gece de çocuk parkı.Ha-ha-ha. Şerefe!
23 Haziran 2017 Cuma
Ne Güzel İçerdin Sen Yeşer Abla!
Neşeli parmaklarda diskleşen atlar
Onlarca semer kokan fesleğinsiz ruh
Kapılarda nöbet tutuyor terapistler
Islığın teki öksüz bırakırken tüm izmaritleri
Diğer ıslık lohusalığını alıyor efkar-ı ahbabın.
Şerbet gibi bir diken düğümlendi boğazımıza
Derdimizi çözmek değil örtmek niyetindeyiz
Ne kadar içtiğimizi matematikle değil midemizin ekşisiyle ölçmek niyetindeyiz.
O halde bir pavyon kurulsun menekşe beyazlığında ; ki sorma gitmesinler
Elvedalara özendirdiler hatrı telveden değil adımlarındaki nepotist zelzeleden sorulan dostlarımızı
Taksilerini istedikleri renkte getirdiler Konsomatrisvari bir gülüşle buyur ettiler içeri
Lakin o dostlar özgürlüğü bize değişmediler!
Helal mi olsun haram mı bulsun düşünmedik biz de
Kurduk sahneyi ki üç dört
"Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık ..."
Sultanımız da bağırdı mı bu gece ölüm yok diye
Allaaah!
Dizilsin dar kesim garsonlar,
Durmayın!
Elma soyun,şeker ekin,isterseniz dere tepe düz gidin!
Yeşer ablama votka yetiştirin! Votka!
Arnavut kaldırımı ciğersiz, saki aksi sanki
Olsun,olsun.
Keyfimiz yerinde,yerinde ne kelime
Kaburgalar fora,dertlere tahliye
Mukadderat tatlı bir kaşıntı gibi dilaltlarımızda
Bırakın fesleğen telaşla dolsun ciğerlerimize,
Destursuz girilen her kaburgaya tam bir kadeh!
Durmayın!
Tütün sarın, fıstık ayıklayın, aforizma açıklayın!
Yeşer ablama votka yetiştirin! Votka!
Mert Topuz
Mert Topuz
10 Haziran 2017 Cumartesi
Salvador ve İsmet Anasonlar Diyarında
İçince bulanık, yazınca eksik
''Dilce susup...''
-İsmet sakin ol-
Anlayınca uzak, anlatınca yakın
''Bedence konuşulan...''
-Salvador!-
Tatlı tatlı yanıyoruz şefim
Acıyla marine, dostla karamelize
-Salvador kendi yağımda kavrulurken dibim tuttu-
''Kolay anlaşılmayacak...''
-İsmet bir dur gözünü seveyim-
Olgunluk derdin amortisi,
Kallavi kuyularda derdimiz diz boyu kadifemsi.
-Salvador fırçanı kurumuş kan kokusuna sürt-
Nasıl ki doğurduk kendimizi,
Ölümü de en güzel biz güzelleriz.
-Salvador iki dilim daha peynir kes gel-
Kelime dediğin rastgele noktalar çetesi
''Kara fücur çiçekleri açmış...''
-Bu İsmet'i bir daha çağırmayın-
Salvador çizdiysen kalkalım,ben iyi değilim.
Mert Topuz
6 Nisan 2017 Perşembe
Uçuruma Mektup
Bir romanda ismin geçti çok yerde
Annesiydin ölen kahramanın
Oysa göğsünde uyuduğumda,
Ben de annemsin sanmıştım.
Ama ne kahramanlaşabildim
Ne de ölebildim bu hikayede.
Hatta hikaye bile sayılmaz bizimkisi
Bir kaç hatıra belki.
Artık ağzımdaki sigara tadını bastırmak için
yemek yiyorum sadece
Kollarımın arasındaki boşluğu da
kendi gövdem dolduruyor yalnızca.
Rüyalarım neresinden öpersen öp boşluk.
Gelmiyorsam
Beraber ağlamışlığımızın hatrına.
Avuçlarındaki ürkek tarçın kokusundan öpüyorum
Artık her uçurum biraz sarhoşluk.
Mert Topuz
Annesiydin ölen kahramanın
Oysa göğsünde uyuduğumda,
Ben de annemsin sanmıştım.
Ama ne kahramanlaşabildim
Ne de ölebildim bu hikayede.
Hatta hikaye bile sayılmaz bizimkisi
Bir kaç hatıra belki.
Artık ağzımdaki sigara tadını bastırmak için
yemek yiyorum sadece
Kollarımın arasındaki boşluğu da
kendi gövdem dolduruyor yalnızca.
Rüyalarım neresinden öpersen öp boşluk.
Gelmiyorsam
Beraber ağlamışlığımızın hatrına.
Avuçlarındaki ürkek tarçın kokusundan öpüyorum
Artık her uçurum biraz sarhoşluk.
Mert Topuz
Gereksiz Melankolinin Şiiri
Ben senin bütün çetrefilliğinin,
Bütün çatışmalarının,
Bütün sevilmeyişlerinin istisnası oldum.
Sen benim bütün sevemeyişlerimin kaidesi.
Bu kadar kaçmışken senden,kendini hatırlatmanın,
Ne gereği vardı ?
Ben senin bütün anlayışsızlığının
Ve anlamlarının sebebi oldum.
Sen gelip bütün çocuksuluğumun güvercinlerini kaçırdın.
Çocukluğum çocukluğuna karışmışken gittin
Çocuğun ölsün sevgilim.
Sigarayı küllükte unutur gibi,
Tükenişime kayıtsız kalmanın ne gereği vardı ?
Ne gereği vardı bunca eskimişliğin ?
Ben tuttum göğü kapanmasın diye üstümüze,
Sen bütün kaldırımları yatağım ettin.
Bu kadar kaçmışken kendimden,
İçe doğru kıvrılıp ölmenin ne gereği vardı ?
Bu kadar gemi enkazından sonra
Kırık iskeleden denizi bulandırmanın ne gereği vardı ?
Bu kadar aylaklığın,sarhoşluğun üzerine
Zaten incelmiş ve bıkkın ruhumu öfkelendirmenin
Ne gereği vardı ?
İnceden ekmek teknemdi kelimeler,
Öyle şeyler söyledin ki bütün özneler mağaralarına çekildi
Bu kadar kifayetsizliğin ne gereği vardı ?
Mert Topuz
Bütün çatışmalarının,
Bütün sevilmeyişlerinin istisnası oldum.
Sen benim bütün sevemeyişlerimin kaidesi.
Bu kadar kaçmışken senden,kendini hatırlatmanın,
Ne gereği vardı ?
Ben senin bütün anlayışsızlığının
Ve anlamlarının sebebi oldum.
Sen gelip bütün çocuksuluğumun güvercinlerini kaçırdın.
Çocukluğum çocukluğuna karışmışken gittin
Çocuğun ölsün sevgilim.
Sigarayı küllükte unutur gibi,
Tükenişime kayıtsız kalmanın ne gereği vardı ?
Ne gereği vardı bunca eskimişliğin ?
Ben tuttum göğü kapanmasın diye üstümüze,
Sen bütün kaldırımları yatağım ettin.
Bu kadar kaçmışken kendimden,
İçe doğru kıvrılıp ölmenin ne gereği vardı ?
Bu kadar gemi enkazından sonra
Kırık iskeleden denizi bulandırmanın ne gereği vardı ?
Bu kadar aylaklığın,sarhoşluğun üzerine
Zaten incelmiş ve bıkkın ruhumu öfkelendirmenin
Ne gereği vardı ?
İnceden ekmek teknemdi kelimeler,
Öyle şeyler söyledin ki bütün özneler mağaralarına çekildi
Bu kadar kifayetsizliğin ne gereği vardı ?
Mert Topuz
Nefertiti Tribi
Sağ diz kapağıma vuran yeşil ağrı
Hem de kuru anarşiden hiç hazzetmezken
Bilirsiniz ki zebralar renkli televizyon izlemezler.
Uykusuzluğa mahkumum,
Mağduru oynayacaktım ama dublörüm yoktu.
Yaşadığımızı hatırlatır bir suflör
Bazen şair olur bu bazen jonglör.
Tam yola çıkacaktık,bağcığın attı birden,
Benim de menisküsüm tutmuştu çok fena;
Düşündükçe ayak tabanlarım karıncalanır.
Eve döndük biz de
ve o gün oraya meteor düştü.
Ya Rab bu nasıl merhametli kader !
Gökte kuş uçarken sigara içmem bir daha...
Çıkış noktası belirsiz,kulak göğsümü kabartan;
Mavi alevler eşlik eder gecemde bana.
Fayda etmez referanslarım,
Son bulmaz nadide yalnızlığım.
Olur ya yolum Mısır'a düşer,
Bol bol mumya öperim
Ey çöl ! Nefertitimsin.
Ya Rab bu nasıl şiir,
Bu nasıl trip ?
Mert Topuz
Hem de kuru anarşiden hiç hazzetmezken
Bilirsiniz ki zebralar renkli televizyon izlemezler.
Uykusuzluğa mahkumum,
Mağduru oynayacaktım ama dublörüm yoktu.
Yaşadığımızı hatırlatır bir suflör
Bazen şair olur bu bazen jonglör.
Tam yola çıkacaktık,bağcığın attı birden,
Benim de menisküsüm tutmuştu çok fena;
Düşündükçe ayak tabanlarım karıncalanır.
Eve döndük biz de
ve o gün oraya meteor düştü.
Ya Rab bu nasıl merhametli kader !
Gökte kuş uçarken sigara içmem bir daha...
Çıkış noktası belirsiz,kulak göğsümü kabartan;
Mavi alevler eşlik eder gecemde bana.
Fayda etmez referanslarım,
Son bulmaz nadide yalnızlığım.
Olur ya yolum Mısır'a düşer,
Bol bol mumya öperim
Ey çöl ! Nefertitimsin.
Ya Rab bu nasıl şiir,
Bu nasıl trip ?
Mert Topuz
Müzeyyen Risalesi
Ya Müzeyyen,
Seninle aramızda :
Çentik atılmadığı için iyi pişmemiş kestaneler var.
Sonra şehrin asi çocukları,
Yarıda kesilen raconlar,
Tutuşur korkusuyla ispanyol paça giyemeyen sinyoritalar var.
Müzeyyen anlatamıyorum galiba
Seninle aramızda :
Kağıt kesikleri
Pohpohlanmaya muhtaç tükenmez kalemler
Ve ekmeğin adisyona yazıldığı restoranlar var.
Sonra mesela,ideal kadın tartışmaları
Tren rayları,dar koltuklar,
Etine dolgun bardakta sunulan çaylar
Ve karanfil saplanmış limonlar var.
Bir sorun var Müzeyyen,
Seninle aramızda salçasız tarhana çorbaları,
Devlet daireleri,devrimler darbeler var aramızda.
Müzeyyen diyorum ki gel şu işi tatlıya bağlayalım,
Coğrafi keşifler dekoltenden başlasın.
Halt yesin Cenevizli denizciler.
Mesela...
Yoksa kimin umrunda :
Bir deniz mili bir nokta sekiz kilometre edermiş de
Ay'da kilomuz altıda birmiş falan fistan
Banane ulan.
Müzeyyen bak,kafayı yemek üzereyim
- bilen bilir şu sıralar diyetteyim -
Yağmur da başladı zaten inceden
Anlayacağın ortam gayet müsait.
Bak diyorum ki sana :
Kaldırımlar nikotin oldu,
Şu gökyüzü giyotin.
Müzeyyen bakma öyle,
Özledim,deliresiye...
Mert Topuz
Mavi Kuş Apartmanı
Hafızamı kanatır bej oje
Parkın bulanık çamur kokusu,
- on dört,on bir,on beş -
Mendilci çocuğu da tersledim ayıp oldu,
- on,otuz dokuz
Yutkunamayışım kulağının ardına bin yapraklı lotus.
Bir ekmek,bir yudum da su
Tahripkar hüzün,kuru boğaz.
Dur az,
Sütyeninin kopçasına hamak kurup seyredeyim yüzünü,
Ellerim saçlarında asılı kalsın,
Dudaklarından yakut içir,
Yahut,gitme.
Yarım cam kenarı bir tren,
Anksiyete : gayri ihtiyari.
Göğsümde örsten kelimeler düğümlü,
Hafsalamda egzama : dört duble rakı,bir kartel tütün
Kaldırımlarını adımlarıma,sokaklarını sakallarıma,
Falancasını filancasının tetiğine dek gömdüğüm,
Bir dolu gün...
Ki bir maktül hiç bir zaman katiline dönüşmemeli
Çünkü unutmak,
- tam yedi yüz kırk iki adım evimden,
mavi kuş apartmanı,yirmi üç numara -
Çünkü unutmak,
- ne zaman geçsem mahallenden ayağıma izmarit yapışır -
Çünkü unutmak ve ölüm nimettir.
Yarım cam kenarı bir tren,
Şehir,birazdan yıkılacak başıma.
Mert Topuz
Sigara Mitolojisi Sözlüğü
Ravisi Adıyamanlı siyah bir kedi bu hikayenin
Destanıdır sterilize acıların,prematüre cennetlerin.
Tanrı yedi gün boyunca sevişti kendisiyle
Sonra bir sigara yaktı,karanfilli : Big Bang !
Dumanı büyüdü,büyüdü ve yayıldı milyonlarca yıl boyunca
Savruldu külleri sigaranın : Yıldız,gezegenler...
Derken dünya : soğuk,dev bir kül tanesi.
Yaşam : Nikotin ağacı.
Ölüm : Anlam detoksu.
Kadın her kül tablasının alternatifi,
Erkek : izmarit uydusu.
Ve aşk : kozmik histeri.
Ayrılık : her şiirin klitorisi.
Kanserim gel !
Şakaklarımdaki şu münzevi efkarı aydınlat !
Ciğerlerime eflatun rayihalar sun
Ve öksüz parmaklarımda gönlünce oyalan ! Gel !
Uzun derin bir nefes,
Faşizan sevdaların,taşkın yangınların şerefine,
Ölü doğan Mesihleri şerefine !
Uzun derin bir nefes daha,
Her kibrit,tanrısını arayan bir cehennem taşır kafasında...
Mert Topuz
Mert Topuz
Carl Jung - Keşfedilmemiş Benlik ( Kitap İncelemesi )
Eserin Orjinal Adı : The Undiscoverd Self / Arhaic Man
Çeviri : İhsan Kırımlı
Yayınevi : Sayfa Yayınları
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde ilkel insanın zihin yapısı ayrıntılı şekilde işlenirken ikinci bölümde modernizmin bireydeki etkileri ve modern yaşam sorunları ele alınıyor. Kitap sosyopolitik açıdan dönemin Sovyet Rusyasına göndermelerle dolu. Avrupa'nın o dönemdeki kaygısını da net bir şekilde görebiliyoruz. Biz de sizlere geniş çaplı özetler ve notlarla bu kitabın incelemesini yapacağız.
Bölüm 1 : Arkaik İnsan
- İlkel insan olayları neden - sonuç ilişkisi içinde yorumlamaktan daha fazlasını ister. Rastlantısallığa açıktır. Ancak bu açıklık kendini belirsizliğe tahammül bakımından modern insandan ayrılır. Arkaik insan bu yüzden '' kollektif simgeselliği '' yaratmıştır. Bu kavram herkesce kabul gören büyü,cin,kötü ruh gibi kavramlar bütününü ifade eder. Rastlantılara tesadüf olarak görmez arkaik insan,olayların bir amacı olduğunu düşünür. Örneğin bir kaplanı öldürdüğünde yakın civarda bir kadının öldüğüne inanır.
- İlkel insanın ahlaki yargılayışı süreç olarak bizimle aynıdır. Lakin iyinin ve kötünün görünüş biçimleri farklıdır. Örneğin bir Kızılderili şöyle düşünür : '' Ben düşmanımın karısını çalarsam bu iyidir,o benimkini çalarsa bu kötüdür.'' Bizde de ağızda sigarayla birisini selamlamak ayıp karşılanır. Süreç aynıdır sadecec ahlaki görünüş farklıdır.
- İlkel insanın varsayımları farklıdır. Modern insanın elinde bilimsel,determinist dogmalar vardır. Rastlantılar modern insanı daha çok rahatsız eder çünkü ilkel insanın bunlar karşısında sembolik bir açıklaması varken,modern insanın yoktur. En modern insan bile açıklaması güç rastlantısal olaylar yaşadığında bunlara sembolik anlamlar atfedebilir. Bu ilkel aklın tamamen yok olmadığına kanıttır.
NOT : Bilgi modern insanı özgürleştirirken,bilgisizlikten doğan belirsizliklere tahammülsüzlük onu esir alabilir. Bilimin ve insanın evriminde belirsizlik büyük rol oynamıştır. İslamiyet'de kullanılan '' İnşaallah'' sözcüğü Doğu toplumlarının rastlantısal kazalara açıklığını gösterir.
- İlkel insanın en önemli özelliği doğal nedenlerden daha önemli gördüğü tesadüfün güvenilmezliğine ve değişkenliğine karşı takındığı tavırdır.
NOT : Modern zihnin basamakları :
1 - Belirsizliğe tahammül için bilginin artırılması
2 - Tutarsızlığın yok edilmesi
3 - Korkuların yok edilerek objektif karar verme gücünün artırılması
- İlkel insan ruhsal olanı fiziksel olanla bütünleştirecek kadar psikolojik yansıtma yapar. Olayların onu kendi korkusu kadar etkilediğini farketmez.
Bölüm 2.1 - Modern İnsan
- Jung insanları istatistiki verilere indirgeyen metacı bilime karşı çıkmış ve bireyselliği savunmuştur.
- İnsanın kendini tanımasının egonun içeriğini bilmek olduğunu bilinçaltına dair bilgilerin ego yoluyla elde edilemeyeceğini söyler. Bu da sosyal yaşantının sebebidir. İnsanın ancak karşısındakinin yardımıyla kendi bilinçaltını bilebileceği görüşünü savunur.
NOT : İnsanlar kendilerini pozitif kavramlarla tanımlayabilecekleri kişilerin yanında olmak isterler.Halil Cibran'ın '' Sen beni değil,benim içimdeki seni sevdin.'' sözü buna en güzel örnektir.
- Jung kişinin kitleye katılımıyla bireysel özelliklerinin ters orantılı olduğunu,kişinin topluma uyum sağladığı müddetce bireysel özelliklerinin ortaya çıkmayacağını söyler.
- Modernite sorumluluğu bireyin elinden alarak devlete(topluma) vermiştir. Bireyin eleştirel yargılama yeteneği kollektif bilinç içinde erimiştir.
Bölüm 2.2 - Kitlenin Dengeleyicisi Olarak Din
Jung'a göre dinin işlevi şunlardır :
- Devlete danışmanlık yapar.
- Devlet otoritesine karşı Tanrı otoritesiyle halkta güven oluşturur.
- Bireysel sorumluluğu azaltır.
- Dinsel ayinler ( İdeolojik mitingler de dahil ) gücü pekiştirir,riski azaltır
- Diktatörlüklerde din devletle özdeşleşmiştir.
- Dinin devletle uzlaştığı haline iman denir. İman daha çok sosyal tabanlıdır.
Bölüm 2.4 - Bireyin Kendisini Anlaması
- İkili ilişkilerde anlayışı dengede tutmakta fayda vardır. Çünkü ileri düzeyde bir anlayış bireylerden birinin bireyselliğini feda edip,kendini tümden diğeriyle özdeşleştirmesini gerektirir. Ve bu da anlamayı durdurur. Çünkü anlama bireyselliği içerir.
- Bireyin içgörü ve objektif karar verme yeteneği gelişince kendi kişisel dürtülerini ve toplumsal ahlak kurallarını sorgulamalıdır. Toplumsal eğilimi taklit etmek istiyorsa bile bu kendi iradesiyle olmalıdır.
- '' Örgütlü kitleye direnebilmek,ancak ve ancak,insanın bireyliğini o örgütün organizasyonu kadar iyi organize etmesiyle mümkündür.
- İnsan enerjisini farklı yönlere çeken,arzusunu yok eden çelişkiler yaşar. Bunları doğasının diğer yanlarını bastırmak zorunda kalacağı - bu yüzden de bedelini ağır ödeyeceği - bölünmez bir amaç belirleyerek aşar. İnsanın bu tek yönlülüğün değerini sık sık sorgulaması gerekir.
- Nasıl ki kalabalıkların karşılıklı doyumsuzluk ve kızgınlıkla biten kaotik hareketleri bir diktatörün iradesi ile belli bir yöne çekiliyorsa;çözülmüş durumdaki bireyin de yönlendirilmeye ve düzene sokucu bir prensibe ihtiyacı vardır.
Bölüm 2.6 - Kendini Tanımak
- Kişi kötüyü ötekinde arama eğilimindedir. Eğer dünyadaki kötülüğü ortaya çıkaran içgüdüden payını aldığını bilirse bundan kaçmak yerine bunu tanıyıp,ehlileştirir.
- Kötü yönlerimizi tanımak kusursuz olmadığımızı bize hatırlatır. Bu da sağlıklı bir sosyal yaşantının - benzerliklere ve ihtiyaçlara dayalı - temelini oluşturur.
- Mutluluk ve memnuniyet,ruhun huzuru ve yaşamın anlamı ancak kişinin bizzat kendisi tarafından deneyimlenebilir.
- Kişi kendini tanıma yolunda kararlılık gösterirse kendi hakkında bazı gerçekleri keşfetmekle kalmaz,bundan psikolojik kazançlar da elde eder; kendini ciddi bir ilgiye ve sevecen bir dikkate layık görecektir.
Yolculuk Notları - 1 -
Otogar ya da tren garlarındaki bekleyişte yapılan sohbeti çok seviyorum.Her şeyden önce aynı şehri bir süreliğine paylaşmışsınız ve bir daha görüşme ihtimaliniz neredeyse yok. İkincisi hiçbir çıkar ilişkisi,üstünlük kurma duygusu ya da manipülasyon yok. Birbirinizi tanımadığınız için de en çok bu sohbetlerde kendiniz oluyorsunuz. Bir de bu sohbet zaman geçsin diye,öylesine yapılıyor. En çok sevdiğim kısmı bu. Öylesine. Diğer konuşmalardaki birbirini ölçme ; tavsiye verme; tartışma gibi amaçların hiçbiri söz konusu değil. Öylesine. Bu konuşmalarda yeni bir yaşama tanık olmanın sevinci de var. Hayatın insanı nerelere sürükleyebileceğini görüyorsunuz. Hele karşınızdaki insan konuşmayı seven kültürlü birisiyse tadı başka oluyor. Muhteşem güzel bi'şey otogar sohbetleri. Konuşun,konuşturun efendim!
Acaba dışarı üflediğimiz sigara dumanı üzülüyor mudur? Sahipsiz,dışlanmış, tutunamamış ama kendisinin ciğerlerimize yapışan kısmından hiç bir farkı yok. Onu dışarı üflediğimiz anda havaya karışıyor;seyrekleşiyor ve kayboluyor. Ama o hala orda. Nefeslerin, fabrika ve soba dumanlarının,ağaçlardan gelen oksijen parçalarının,parfüm kokularının,egzoz dumanlarının ve bulutların arasında yaşamaya devam ediyor. Ama onu görmüyoruz. İnsanın bütün dünya dertlerini bırakıp üflenen sigara dumanına üzülesi geliyor. O halde yakalım!
Yolculuklarda, hiç bilmediğimiz,hiç gitme şansımızın olmayacağı,olsa bile gitmek istemeyeceğimiz yerlerin içinden geçiyoruz. Oralar sanki yolculuklarda insanı oyalamak için kurulmuş. Çeşitlilik olsun diye. Belki gelecekte araç camlarına takılan bir cihazla Parisin ortasından geçebiliriz. İnsanın gündelik yaşantısından kopup kendisiyle başbaşa kaldığı nadir anlardan biri olan yolculuk da böylece sermayenin çarklarında yok olup gider. Kutsa bizi Sam Amca!
Mert Topuz
Mert Topuz
Transparan Fiyasko
Sarı sokak lambalarına bakarak,
Kalbimizin de ürpertisiyle;
Dudaklarımız yanıncaya kadar çekmişiz sigaralarımızı içimize.
Bitmişiz biz,harap olmuşuz
Dökülmüş,kırılmışız.
Oysa ki inandık iyi insanlar olduğumuza
Yan gözle bakıldı benliğimize,
Referans gösteremedik hiçbir bedeni sevişmelerimize,
Derecelendi cennet,dertlerimizin şerefine !
Mumlarımız söndü,
Oysa ki saat onu on geçiyordu daha
Subliminal bir güleryüz gibi.
Yüz liramız olsa gülerdi yüzümüz,
Cepkenimizde ağırlık yaptı kurşun.
Biz de isterdik afilli cümlelerimiz olsun,
Durduk yere sıkabilelim,
Sıkalım ki fiyakamız olsun !
Ama bizimkiler kamyon arkası yazılar gibi olurdu,
Sıktık ki fiyaskomuz olsun,teyplerde çalınsın !
Entel bir Meksikalı gibi - tıpkı onun dediği gibi yani -
Tarhanayı Jalapeno biberli severiz,
Bob Dylan dinler,fransız kesim fötr şapkalar takarız.
Kadife ellerimiz özelleştirilir,
Ahlakımız transparan olmaya karar verir
Ve şeffaflık kazanır tırnaklarımız.
Çünkü ancak böyle ölünürdü taksitle !
Mert Topuz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)