Bu Blogda Ara

6 Nisan 2017 Perşembe

Carl Jung - Keşfedilmemiş Benlik ( Kitap İncelemesi )

Eserin Orjinal Adı : The Undiscoverd Self / Arhaic Man 
Çeviri : İhsan Kırımlı
Yayınevi : Sayfa Yayınları




     Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde ilkel insanın zihin yapısı ayrıntılı şekilde işlenirken ikinci bölümde modernizmin bireydeki etkileri ve modern yaşam sorunları ele alınıyor. Kitap sosyopolitik açıdan dönemin Sovyet Rusyasına göndermelerle dolu. Avrupa'nın o dönemdeki kaygısını da net bir şekilde görebiliyoruz. Biz de sizlere geniş çaplı özetler ve notlarla bu kitabın incelemesini yapacağız.

Bölüm 1 : Arkaik İnsan 

  •      İlkel insan olayları neden - sonuç ilişkisi içinde yorumlamaktan daha fazlasını ister. Rastlantısallığa açıktır. Ancak bu açıklık kendini belirsizliğe tahammül bakımından modern insandan ayrılır. Arkaik insan bu yüzden '' kollektif simgeselliği '' yaratmıştır. Bu kavram herkesce kabul gören büyü,cin,kötü ruh gibi kavramlar bütününü ifade eder. Rastlantılara tesadüf olarak görmez arkaik insan,olayların bir amacı olduğunu düşünür. Örneğin bir kaplanı öldürdüğünde yakın civarda bir kadının öldüğüne inanır. 
  •     İlkel insanın ahlaki yargılayışı süreç olarak bizimle aynıdır. Lakin iyinin ve kötünün görünüş biçimleri farklıdır. Örneğin bir Kızılderili şöyle düşünür : '' Ben düşmanımın karısını çalarsam bu iyidir,o benimkini çalarsa bu kötüdür.'' Bizde de ağızda sigarayla birisini selamlamak ayıp karşılanır. Süreç aynıdır sadecec ahlaki görünüş farklıdır.
  •     İlkel insanın varsayımları farklıdır. Modern insanın elinde bilimsel,determinist dogmalar vardır. Rastlantılar modern insanı daha çok rahatsız eder çünkü ilkel insanın bunlar karşısında sembolik bir açıklaması varken,modern insanın yoktur. En modern insan bile açıklaması güç rastlantısal olaylar yaşadığında bunlara sembolik anlamlar atfedebilir. Bu ilkel aklın tamamen yok olmadığına kanıttır.
NOT : Bilgi modern insanı özgürleştirirken,bilgisizlikten doğan belirsizliklere tahammülsüzlük onu esir alabilir. Bilimin ve insanın evriminde belirsizlik büyük rol oynamıştır. İslamiyet'de kullanılan      '' İnşaallah'' sözcüğü Doğu toplumlarının rastlantısal kazalara açıklığını gösterir. 

  •  İlkel insanın en önemli özelliği doğal nedenlerden daha önemli gördüğü tesadüfün güvenilmezliğine ve değişkenliğine karşı takındığı tavırdır. 
NOT  : Modern zihnin basamakları : 

1 - Belirsizliğe tahammül için bilginin artırılması
2 - Tutarsızlığın yok edilmesi
3 - Korkuların yok edilerek objektif karar verme gücünün artırılması

  • İlkel insan ruhsal olanı fiziksel olanla bütünleştirecek kadar psikolojik yansıtma yapar. Olayların onu kendi korkusu kadar etkilediğini farketmez. 
Bölüm 2.1 - Modern İnsan

  • Jung insanları istatistiki verilere indirgeyen metacı bilime karşı çıkmış ve bireyselliği savunmuştur.
  • İnsanın kendini tanımasının egonun içeriğini bilmek olduğunu bilinçaltına dair bilgilerin ego yoluyla elde edilemeyeceğini söyler. Bu da sosyal yaşantının sebebidir. İnsanın ancak karşısındakinin yardımıyla kendi bilinçaltını bilebileceği görüşünü savunur.
          NOT : İnsanlar kendilerini pozitif kavramlarla tanımlayabilecekleri kişilerin yanında olmak isterler.Halil Cibran'ın '' Sen beni değil,benim içimdeki seni sevdin.'' sözü buna en güzel örnektir.

  • Jung kişinin kitleye katılımıyla bireysel özelliklerinin ters orantılı olduğunu,kişinin topluma uyum sağladığı müddetce bireysel özelliklerinin ortaya çıkmayacağını söyler.
  • Modernite sorumluluğu bireyin elinden alarak devlete(topluma) vermiştir. Bireyin eleştirel yargılama yeteneği kollektif bilinç içinde erimiştir.
Bölüm 2.2 - Kitlenin Dengeleyicisi Olarak Din

       Jung'a göre dinin işlevi şunlardır  : 
  • Devlete danışmanlık yapar.
  • Devlet otoritesine karşı Tanrı otoritesiyle halkta güven oluşturur.
  • Bireysel sorumluluğu azaltır.
  • Dinsel ayinler ( İdeolojik mitingler de dahil ) gücü pekiştirir,riski azaltır
  • Diktatörlüklerde din devletle özdeşleşmiştir.
  • Dinin devletle uzlaştığı haline iman denir. İman daha çok sosyal tabanlıdır. 
Bölüm 2.4 - Bireyin Kendisini Anlaması 

  • İkili ilişkilerde anlayışı dengede tutmakta fayda vardır. Çünkü ileri düzeyde bir anlayış bireylerden birinin bireyselliğini feda edip,kendini tümden diğeriyle özdeşleştirmesini gerektirir. Ve bu da anlamayı durdurur. Çünkü anlama bireyselliği içerir.
  • Bireyin içgörü ve objektif karar verme yeteneği gelişince kendi kişisel dürtülerini ve toplumsal ahlak kurallarını sorgulamalıdır. Toplumsal eğilimi taklit etmek istiyorsa bile bu kendi iradesiyle olmalıdır.
  • '' Örgütlü kitleye direnebilmek,ancak ve ancak,insanın bireyliğini o örgütün organizasyonu kadar iyi organize etmesiyle mümkündür.
  • İnsan enerjisini farklı yönlere çeken,arzusunu yok eden çelişkiler yaşar. Bunları doğasının diğer yanlarını bastırmak zorunda kalacağı - bu yüzden de bedelini ağır ödeyeceği - bölünmez bir amaç belirleyerek aşar. İnsanın bu tek yönlülüğün değerini sık sık sorgulaması gerekir.
  • Nasıl ki kalabalıkların karşılıklı doyumsuzluk ve kızgınlıkla biten kaotik hareketleri bir diktatörün iradesi ile belli bir yöne çekiliyorsa;çözülmüş durumdaki bireyin de yönlendirilmeye ve düzene sokucu bir prensibe ihtiyacı vardır.

Bölüm 2.6 - Kendini Tanımak

  • Kişi kötüyü ötekinde arama eğilimindedir. Eğer dünyadaki kötülüğü ortaya çıkaran içgüdüden payını aldığını bilirse bundan kaçmak yerine bunu tanıyıp,ehlileştirir. 
  • Kötü yönlerimizi tanımak kusursuz olmadığımızı bize hatırlatır. Bu da sağlıklı bir sosyal yaşantının - benzerliklere ve ihtiyaçlara dayalı - temelini oluşturur.
  • Mutluluk ve memnuniyet,ruhun huzuru ve yaşamın anlamı ancak kişinin bizzat kendisi tarafından deneyimlenebilir. 
  • Kişi kendini tanıma yolunda kararlılık gösterirse kendi hakkında bazı gerçekleri keşfetmekle kalmaz,bundan psikolojik kazançlar da elde eder; kendini ciddi bir ilgiye ve sevecen bir dikkate layık görecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder